Hamile kaldığını duyan tüm anne adayları hayatlarındaki en büyük heyecanı yaşar. Hemen bebekleri için en iyisini araştırmaya başlarlar. Çünkü, onun için en iyisini yapmak isterler. Ona en iyisini vermek isterler. Onu en iyi şekilde beslemek isterler.
Hamilelik ve doğum sürecinde anne ve bebek kısa zamanda büyük değişimler geçirirler, özellikle fiziksel olarak. Anne adaylarının bu fiziksel değişimleri sürecinde birçok alışkanlığı da değişir. Artık iki kişi için beslenmeye ve yaşamaya başlarlar. Vücuttaki değişikliklerden biri de anne karnının ve bebeğin vücudunun su oranı olarak artmasıdır.
Gün geçtikçe daha fazla suya ihtiyaç duyan annenin bebeğini beslemesi için daha fazla su içmesi de gerekmektedir. Anne yeterli suyu içmezse, bebek su ihtiyacını annenin stoklarından kullanarak kendi ihtiyaçlarını karşılamaya çalışır.
Bebek doğduktan sonra artık ağız yoluyla beslenmeye başlar. Doğduğu andan itibaren anne sütü ile beslenen bebekler, ihtiyaç duydukları suyu anne sütünden temin ederler. Ancak ek gıdaya geçildiği andan itibaren su içilmeye de başlanması gerekmektedir. Aksi taktirde susuzluğun olumsuz etkileri görülmeye başlanır.
Bebekler dehidrasyona yani susuz kalmaya karşı daha hassaslardır. Bir yetişkinin susuz kalması ile bir bebeğin susuz kalması arasında önemli farklar vardır. Bu nedenle bebeklerin susuz kalmadıklarından emin olmanız gerekmektedir.
Hafif bir dehidrasyon bebek sağlığı açısından büyük sorunlar yaşatmayacağı ve kolayca düzeltilebileceği gibi ileri derecede dehidre olan bebeklerde büyük hasarlara hatta ölümlere dahi görülebilmektedir.
Çevre mühendisliği eğitimi alırken üniversitede bize bir deney yaptırmışlardı. O zaman bana çok acımasız gelmişti ancak şimdi suyu kirletmemek adına son derece dikkatli davranmamda etkisi büyüktür.
Bir bebek ağlamaya başladığında ilk akla gelen acıktığı veya altını kirlettiğidir. Daha sonra diğer seçenekler değerlendirilir ve bebek susturuluncaya kadar denemeye devam edilir. Sadece anne sütü ile beslenen bebeklerin dışındaki tüm bebeklerin ağladıklarında mutlaka ilk denenmesi gerekenler arasında su da gelmelidir. Anne sütünün yaklaşık %88’i sudan oluşmaktadır. Bu nedenle anne sütü almayan veya ek gıda alan bebeklerin mutlaka su da içmeleri gerekmektedir. İçmeleri gereken yaklaşık miktarları daha önceki bir yazımdapaylaşmıştım. Buradan doğru miktarları belirlemek mümkündür.
Konuşma yetisini kazanana kadar bebeklerin su içme alışkanlıkları yerleştirilmelidir. Aksi taktirde su içmeye alıştırmak daha zor olacaktır. Yetersiz su içmek bebeklerde birçok rahatsızlığın tetikleyicisi olabilir: yüksek ateş, ishal, huysuzluk, cilt kuruluğuna vs.
Bebeklik döneminde, su içmeye alıştırılmış bebekler ilerleyen yaşlarda da su içmeye devam etmektedir. Susamanın nasıl bir his olduğunu bildikleri için, ihtiyaç duyduklarında direk su içerler. Ancak bebeklik döneminde su ihtiyacı karşılanmayan bebekler, büyüdüklerinde suya ihtiyaç duyduklarını, susadıklarını anlayamazlar. Acıkma hissi ile karışmaya başlayan susama hissi nedeni ile yemek yeme artabilir veya susadıklarını hissettiklerinde, susama hissini gidermek için farklı içecekler içerek gidermeye çalışabilirler. Süt, ayran, soda (özellikle Amerika’da çok fazla tüketilmesi dikkatleri çekmektedir) gibi sıvılar ile susuzluk giderilmeye çalışılır. Bu durum yaş ilerledikçe değişmezse, su yerine içilecek sıvılara çay, kahve, soğuk çay ve maalesef gazlı içecekler eklenmektedir.